Eskiden beri bir laf vardır ya hani, ne bileyim ucuz ve gerek mekân gerekse hizmet kalitesi biraz düşük yerlerde içilen ucuz biralar için kullanılan: “XXX’te sulu bira içeriz!” ya da “YYY’de sulu bira içtik!” şeklinde ifade edilen…
Neden müşteriler bazı yerlerde böyle bir hisse kapılıyor olabilir dersiniz? Mekânların fıçıyle gelen birayı bir şekilde çoğaltarak servis etmeleri mümkün olabilir mi?
Efes ve tuborgun 50 litrelik tek giriş çıkışlı fıçılarında mümkün olmadığını düşünüyorum 
Çok doğru saptama…
Bazı yerlerde sulu sulu içerken bazen de denk gelince gayet yoğun gövdeli fıçı biralar içmiştim. Hatta buna su katmayı unutmuşlar şeklinde yorumlar da yapmıştık arkadaşlar arasında.
Bir itirafçı çıksa da ortaya evet zamanında fıçı biraya su katardık dese hepimizi aydınlatsa…
Abi 90 lardan bahsediyor Bobo, herşeyi yaparlar o zamanlarda
Şişe isteyince küfür eder gibi bakarlardı.
Musluğa içerden paralel su hattı çekmişlerdir. Bizimkilerin elinden hiçbirşey kurtulmaz sonuçta
Abi şebeke hattı yaklaşık 6 bar olmaz o iş basıncı dengeleyemezler
90’lar ve Ankara Sakarya bölgesi, daha net konuşmak gerekirse.
Belki barın diğer tarafında çalışmış @Durul biliyordur…
Sakarya da kesin içmişimdir ama bir sefer arkadaşımla beraber Belek te “bu suludur” diyerek kaç cc lik olduğunu bilmediğim bardakla 21-22 tane içtiğimiz ve sonrasını hatırlamadığım var.
Ayrıca susuz bira mı olur?
Yılların geyiği bu Hatta bira vanasına içten su hattı takıp akarken ekliyorlar diye konuşurduk.
Bence su çok mümkün değil. Hani sırf tadı değil gazlılığını da etkilerdi diye düşünüyorum.
Aşırı gövdesiz bira bize sulu gibi geliyordu bence.
Buradaki çoğu kişinin bira konusundaki damağına güvendiğim için “sulu” veya “gövdesiz bira” tespitlerine katılıyorum. Tahminimce ya işletmede su ilavesi yapıyorlardı bardak dolumundan sonra yada üretici firmalar bu mekanlara özel “parti-gyle” bira yapıp ucuza veriyorlardı. Zamanında şeker ve pirinç katkılarının kullanıldığını varsayarsak talep üzerine aynı alkol derecesinde gövdesiz bira yapıldığını düşünüyorum.
Ben de üretimden öyle geldiğini düşünüyorum.
Bardak dolumundan sonra su ilavesi pek mümkün değil bence.
Çok büyük bir olasılık olan yanlış gazlandırmadan kaynaklıdır.
Ama son derece tutarlı bir şekilde, sürekli yanlış gazlandırılması da çok mümkün gelmedi bana. Sonuç olarak satışı yapan markalar da bu konuda destek veriyordur illa ki.
Sanke fıçıları inceledim, aslında tek çıkış gibi görülse de karbondioksiti ayrı yerden veriyor fıçı içine, karbondioksit girişi bu tekli girişe takılan regülatör üzerinden yapılıyor. Aslında gayet su eklemek mümkün görülüyor ama bence sulu bira denen şey, zaten üreticide bu şekilde gövdesiz bira dolumu yapılan daha uygun fiyatlı bira olabilir, 90’larda Kızılay’da Selanik caddesi üzerinde emeklilerin uğradığı bir birahanenin nacizane böyle biraları vardı. Kimi sulu bira derdi kimi Tekel’in fıçı birası olduğunu söylerdi. Tekel’in faal olduğu dönemde fabrikalarına yakın İstanbul ve Ankara bölgesine fıçı bira verdiğini biliyoruz, belki buradan kalma bir tevatürdür.
Bu konudan çıkardığım sonuç;
Biraları sulu olsa da 90’lar güzeldi…
Çok bilmiş barmen türü, öyle ukala şekilde kendilerinden emindirler ki, servis desteğini kendilerine küfür sayarlar…
Ben önceleri su katılması yerine hattın temizliği, servis basıncıyla filan ilişkilendirirdim bu sulu biraları ama, mutfaktan bir bilgi olarak kız arkadaşım daha önce çalıştığı bir barda bir 50’lik fıçı bardağına yarım soda kattıklarını söyledi. Gerçekten de varmış, sulu/sodalı bira…
Navizade’de 5 liraya Arjantin (Z kuşağı için: 70 cl.) fıçı içerdik…
50 litrelik fıçıya yarım soda çok az değil mi ama? Yarın litre desek o bile bir işe yaramaz ki… (biraz açgözlü müyüm neyim)
Eksik ifade etmişim, 50’lik fıçı bira bardağına.